Bir Yaşam Dersi Olarak Dövüş Kulübü


İlginç bir yaşamı temsilen yapılan enterasan bir film. İçinde bizi fenomen eden sözler de yok değildi … Gerçek manada dikkat ettiğimizde aslından Fight Club yani Türkçe adı ile Dövüş Kulübü aslında bize bir bakıma yaşam dersi ve felsefe anlamı yaşatıyor ve veriyor sözleri ile . Felsefesi belki bir bakıma hiçliği anlatıyor olsa da biz kendimize de yontarak onun hayata uyarlamasını göreceğiz.

Bir Yaşam Dersi Olarak Dövüş Kulübü - Fight Club


Dövüş Kulübünün ilk şartı kulüpten söz etmemek; Yapabileceğimiz bir çok plan var. Bu planların çok fazla kişiye ulaşması bizi daha da yorar ve hedeften uzaklaştırır. Bu yüzden bu şartlardan bir tanesi hayat amaçlarımızı ve sırlarımızdan kimseye bahsetmemek.

İnsanlar bunu hep yapıyor, kendileriyle konuşuyor hayallerindeki gibi olmak istiyorlar. Ama cesaretleri olmadığı için harekete geçemiyorlar; Kendi işimizin sahibi olmak, doğada yaşamak, şehir değiştirmek gibi bir çok amaç belirleriz. Ancak çok azımız buna cesaret edebilir. İçimizdeki o asi çocuk her zaman bizi tutar ve bize olumsuz telkinleri söyler. Bir adım atmak bile artık aklımıza gelmeyene dek ve vazgeçene dek… İşte o zaman o cesareti kırmak için bir güç yaratmalıyız ve belki de artık o tehlikeli görünen yere dalma zamanı gelmiştir. Ve buna en güzel ve bizi bu durumdaki vahimiyeti anlatan söz, replik ile  “Bu senin yaşamın ve her geçen dakika sona eriyor.

Sahip olamadığım tüm güzellikleri yok etmek istiyordum. Amazon ormanlarını yakmak istiyordum; Kıskançlık ve çekememezlik benliğimizde bulunan ve zor terk edilen duygulardan biridir. Aslında nefret, kısakançlık ve de çekememezlik durumları hiç dinmeyen duygulardır. Bu yüzden sizi olmadık durumlara iter. Tıpkı bol yağmur alan ormanı yakmaya çalışmak gibi bu hissi dindiremezsiniz.

Kendini geliştirmek mastürbasyondur, kendini yok etmek ise asıl soruların cevabı... ; Hayatımızda gelişim her zaman devam eder. Bu gelişim vücudumuzun da bize etki tepkisi ile devam etmektedir. Gelişim sadece ileriye doğru olmaz, geriye doğru da gelişir. Örneğin yaşınız ilerledikçe vücudunuzda gücünü kaybedebilir. Bu gelişim sürecinde asıl merak ettiklerimizi bazen bu hayatın içinde ne kadar arasak da bulamayabiliriz. O zaman cevaplar başka yerde saklı olabilir.

Dibe vurmak bir haftasonu eğlencesi değildir, lanet olası bir seminer değildir. Her şeyi kontrol etmeyi bırak, kendi haline bırak ve olsun; Her birimiz bir kere hayatta dibe vurmuşuzdur. Hatta ne bir keresi defalarca … Aile, okul, sınav, iş, ders, tanıdıklarımız, görevlerimiz ve daha nicelerinden ve daha nice bu şekilde görevler almaktayız. Yeri geldiğinde bir söz işitiriz ve bunu kendimize yediremeyiz. Ancak o an bir şey yapmamışsak artık bunun ne önemi vardır yani kendimizi yermenin… İşte bu yüzden görevler ve diğer konularda da yapamadığımız ve kontrol edemediğimiz noktada artık aklımızı kurcalamaktan vazgeçmeliyiz. İnsanları da kontrol edemeyiz. Bu yüzden bırakıp olanları uzaktan da seyretmeliyiz.

Burada yaşayan en güçlü ve en zeki erkekleri görüyorum. Bu potansiyeli görüyorum ve hepsi heba oluyor. Lanet olsun, bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyoruz; Kendimizi hep kurtarma peşinde hiç hoşlanmadığımız ve yapmak istemediğimiz yerlerdeyiz. Aslında bunu değiştirebilirdik veya değiştirme fırsatımızı kullanmak istemiyoruz. Yatkın olduğumuz ve yapmak istediğimiz şeyleri yaparak yolumuzu bulmak gibi…

Sahip oldukların sonunda sana sahip olur; Bir şeyleri kazanınca bir şeyler de eksik kalıyor. Tadı kalmadı sanki… Elimizdekileri kaybetmeme duygusu ile diğer şeylerin kaçıp gitmesi özgür bırakamamak kendimizi… Ne acı değil mi… İş, ev, araba, televizyon, internet, sosyal siteler bir süre sonra vazgeçemediğimiz olur ve hayatımızı esir alır. Farkında bile olmayız. Odaklanacağımız başka şeyler de yokmuydu?

Spor salonlarında ter atıp Calvin Klein giyme bağımlılarına acıyorum. Bir erkek böyle mi görünür; Standartlarımızı biz mi belirliyoruz. Yoksa başkaları mı… Bu takıntıları atsak kuş gibi rahatlıyacağız. Belirli kalıplara olmak ve sığmak zorunda değilsin.

Her şeyden önce korkmayı bırakıp bir gün öleceğini kabul etmelisin; hayatımız yöneten şeylerden biri de korkular ve şunu da fark etmemiz gerekiyor “bir gün öleceğiz” bu korkular ile nereye kadar yaşamalıyız?

Yarın herkesin bir ödevi var. Hepiniz biriyle kavga edeceksiniz. Kavga edecek ve kaybedeceksiniz; Bir şey kazanırken bir şey kaybederiz. Bir şey kaybederken bir şey kazanırız. Madde de bir kural vardır. Aynı anda iki farklı yer de olamaz. İşte bu yüzden bir şeyi tercih etmemiz diğer şeyleri tercih etmediğimiz anlamına gelir. Önemli olan tercihlerimizin doğru olabilmesidir sorun…

Sadece her şeyi kaybettikten sonra özgür kalabiliriz; dibe vurduysan artık yukarı yükselebilirsin. Bazen yukarı çıkmak için dibe vurup kendine gelmen sorgulaman gerekir. Hayat amacımızı belki de başka yönde kullanmak istiyoruzdur. Bunu anlamalıyız.

Kıçına tüy takmak seni tavuk yapmaz; Kimin ne dediği ne kadar önemli size yapılan yakıştırmalar sizi o kişi yapmaz ki. Bazen size yapılan hakaretler sizi sindirmek içindir. Potansiyelinizin çok daha üstüne çıkabileceğinizi bilebilirsiniz.

Eğer hiç kavga etmemişsen kendini tanıman ne kadar mümkün?

Dişlerinin arasında bir namlu varsa yalnızca sesli harfleri söyleyebilirsin; işte size motivasyon hayat dersi eğer bir şeyi zorunlu kılarsanız o işi yapmak için güdülenmeniz gerekmez. Eğer yüksek atlama ile bir yeri geçmeniz gerekiyor olsaydı bunu ya yapardınız ya da yapmazdınız. Ancak bu hayat memat meselesi olsa idi buna otomatikman güdülenirdiniz. Tabi ki yaşamak için…

Damağındaki o küçük çizik, dilinle oynamasan hemen geçer ama duramıyorsun. Oynuyorsun; takıntılar da işte böyle devamlı oynadığımız ve önümüze sunduğumuz aslında bir bakıma başarısızlıklardır. Başarabilmek içinde yaraya merhem sürmelisiniz.

Televizyonla büyürken, milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve bu yüzden çok çok kızgınız; ailelerimiz bize olamayacağımız ve her zaman kendi istedikleri yüksek hedefler koyarlar. Hepimiz bir doktor, mühendis, şarkıcı, futbolcu olmak isterdik. Ancak bazen bu hedefler bizim dışımızda gelişir ve bu yüzden bunları olamadıkça ailemize ve kendimize başarısızlık ve kızgınlık besleriz. Aslında bunlar bir hayal ürünüydü bunu kabul etmeliyiz.

Sizler işiniz değilsiniz. Sizler paranız kadar değilsiniz. Bindiğiniz araba değilsiniz. Kredi kartlarınızın limiti değilsiniz. Sizler iç çamaşırı değilsiniz. Sizler dünyanın şarkı söyleyip dans eden pislikleriyiz ve hepmiz aynı pisliğin lacivertiyiz.

Omlet yapmak için yumurtayı kırmak gerekir.

İnsanlar bunu her gün yapıyor. Kendileriyle konuşyor, hayallerindeki gibi olmak istiyorlar. Ama cesaretleri olmadığı için eyleme geçemiyorlar; Işığı açmak ve önümüzü görmek için zincirlerimizden kurtulmak için ve hayallere ulaşmak için yapmanız gerekenleri yapmalısınız.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Sayfalar

Popüler Yayınlar