Kendini Disiplin
Altına Sokmak
J.Krishnamurti
J.Krishnamurti
Hiç düşündünüz mü biz niçin disiplin
altındayız, ya da niçin kendimizi disiplin altına koyuyoruz.
Dünyanın her yanında siyasi partiler parti
disiplininden sapılmamasından dertlidirler. Ananız babanız öğretmenleriniz
çevreniz sizin kendinizi disiplin altına almanızı kendinizi denetlemenizi
isterler. Niçin böyle söylerler? Gerçekten disipline gerek var mı? Disiplinin
gerekli oldu düşüncesine koşullandırıldığımızı biliyorum. Toplumun zorladığı
disiplin ya da dinsel bir öğretinin gereği olan yahut özel bir ahlak
öğretisinin ya da yaşam deneyimlerimizden gelen bir disiplin anlayışı olabilir
bu. Tutkulu hırslı insanlar başarı kazanmak, çok para kazanmak önde gelen bir
politikacı olmak isterler. İşte onarlın tutkuları hırsları kendilerini disiplin
altına almalarının nedeni olur. Bunun için çevrenizle olanların hepsi size
disiplinin gerekli olduğunu söyleyeceklerdir. Size belirli saatte yatmanızın
belirli saatte kalkmanızın gerekli olduğu söyleyeceklerdir.
Derslerinize çalışmanızın sınavlarda
başarılı olmanızın ananızın babanızın sözünü dinlemenizin gerekli olduğunu ve
daha bir çok şeyin gerekliliğinden söz edeceklerdir. şimdi niçin kendinizi
disiplin altına koymanız gerektiğini disiplinin ne demek olduğunu tartışalım.
Disiplinin anlamını kendinizi belirli bir duruma uymaya zorlamak olduğunu kabul
edeceksiniz sanırım. Düşüncelerinizi başkalarının söylediklerine uyumlu duruma
getirmek, bazı isteklere direnç göstermek, bazı isteklere karşı çıkmamak, şu
uygulamaları kabullenmek buna karşın bazı uygulamalara karşı çıkmak uyum
sağlamak bastırmak, bunu yalnız zihnin yüzeysel katmanlarında değil en derin
katmanlarında da yapmak. İşte disiplin dediğimiz zaman bunları anlıyoruz.
Yüzlerce yıldan beri çağlar boyunca önderler gurular din adamları krallar
yaşadığımız toplumda disipline gerek olduğunu söyleyip durmuşlardır.
Şimdi ben kendi kendime soruyorum siz de
kendinize sormalısınız “gerçekten disiplin gerekli mi?caba bu soruna bütünüyle
farklı bir çözüm bulunamaz mı?” sanıyorum bu konuya değişik bir yönden
yaklaşmak da mümkün , ve bu konu yalnız okulları değil bütün dünyayı
ilgilendiren bir konu. Genellikle etkin ve başarılı olabileniz için disiplinli
olmanız gerektiği inancı yaygındır. Bu disiplinin belirli bir ahlak yasasına
belirli politikalara ya da bir fabrikada bir makine gibi çalışmaya eğitilmiş
olmaktan kaynaklanabilir. Ama böyle disiplinli olmak zihni donuklaştırır, uyum
zihnin yaratıcılığını yok eder.
Şimdi disiplinin sizi özgürleştirip
özgürleştirmediğini araştıralım. Özgürleştiriyor mu yoksa ister komünizm ister
ideolojik başka bir model olsun ister belirli bir ahlak ya da dinsel olsun bu
modele uymaya mı zorluyor? Sizi özgür mü yapıyor yaksa sizi iyice bağlayıp bir
mahpus mu yapıyor? Her türlü disiplin bunu yapıyor. Öyleyse disiplini
bırakabilir miyiz? Nasıl böyle bir şey olabilir? Disiplin konusuna bütünüyle
değişik derin bir içgörüyü uyandıran bir yaklaşık olabilir mi? Evet olabilir.
Eğer çeşitli çelişkili istekleriniz yoksa tek bir isteğiniz varsa olabilir.
Bilmem ne demek istediğimi anlatabildim mi?
Eğer iki üç ya da on ayrı isteğiniz varsa
o zaman disiplin sorunu işin içine giriyor. Bir yandan zengin olmak
istiyorsunuz arabanız olsun güzel eleriniz olsun istiyorsunuz bir yandan da
zenginliğin mal mülk sahibi olmanın ahlaksal ve dinsel açıdan sakıncalı
olduğuna inandığınız için zenginliğe karşı çıkıyor, azla yetinmeyi ya da lokma
bir hırkayla yaşamayı istiyorsunuz. acaba insanın bu bölünmüşlükten kurtulacak
bir bütün olacak ve böylelikle disipline gerek duymayacak biçimde eğitilmesine
olanak var mı? İnsanın kendini çelişkilerden kurtarmış olması çeşitli
ilişkilere bölünmemiş bir bütün olması için öncelikle özgür olması gerekli.
Kuşkusuz insan bölünmüşlükten kurtulunca disipline de gerek kalmayacaktır.
Bütünleşmişlik insanın her düzeyde bir ve
aynı şey olması demektir.
İşte çocukluktan başlayarak doğru bir eğitim görürse insan iç ya da dış çelişkilerle boğuşmak zorunda kalmayacağı bir ruhsal durum elde edebilir. Bu durumda disipline herhangi bir zora gerek olmadan özürlük içinde bütün varlığıyla zaten yapmak istediği şeyi yapabilir. Disiplin bir şeyi yapıp yapmama konusunda ikirciklenme, olduğu zaman gereklidir. Politikacılar hükümet kurumlaşmış din sisin belirli bir biçimde düşünmenizi istiyor. Öyle düşünmelisiniz ki sizi tam bir Katolik ya da tam bir komünist ya da bilmem herhangi bir başka bir şey yapabilsin. o zaman bir sorun kalmıyor. Siz size öğretilenlere inanıyorsunuz, sanki bir makineymişsiniz gibi size söyleneni öğretileni yapıyorsunuz. O zaman ortada bir çelişki de kalmıyor. Ama bir şeyin körü körüne ardından gitmek yakıcıdır, çünkü insanı makineleştirir yaratıcılığı alıp götürür.
İşte çocukluktan başlayarak doğru bir eğitim görürse insan iç ya da dış çelişkilerle boğuşmak zorunda kalmayacağı bir ruhsal durum elde edebilir. Bu durumda disipline herhangi bir zora gerek olmadan özürlük içinde bütün varlığıyla zaten yapmak istediği şeyi yapabilir. Disiplin bir şeyi yapıp yapmama konusunda ikirciklenme, olduğu zaman gereklidir. Politikacılar hükümet kurumlaşmış din sisin belirli bir biçimde düşünmenizi istiyor. Öyle düşünmelisiniz ki sizi tam bir Katolik ya da tam bir komünist ya da bilmem herhangi bir başka bir şey yapabilsin. o zaman bir sorun kalmıyor. Siz size öğretilenlere inanıyorsunuz, sanki bir makineymişsiniz gibi size söyleneni öğretileni yapıyorsunuz. O zaman ortada bir çelişki de kalmıyor. Ama bir şeyin körü körüne ardından gitmek yakıcıdır, çünkü insanı makineleştirir yaratıcılığı alıp götürür.
İşte bunun için insan daha henüz gençken
bir güvenlik duygusu kazanmalı kendini tam olarak rahat hissetmeli ki insanda
şunu olmak ya da bunu olmak olduğundan başka bir kimse olmak için zorlu bir
çabaya gerek olmasın. çünkü bir çaba olduğu zaman iki ayrı istek çatışıyor
demektir. Bu çatışmayla baş edebilmek için disipline gerek vardır. Ama siz
doğru eğitim görmüşseniz her hareketiniz içtenliklidir. Yaptığınız şeylerde
çelişkiyle baş edebilmek için bir zorlamaya gerek yoktur. Oysa bütünleşme
olmadıkça disiplin gereklidir. Disiplinse yıkıcıdır çünkü özgürlüğe izin
vermez.
İnsanın kendini çelişkilerden kurtarıp bir
bütün durumuna getirmesi için de disiplin gerekmez. Eğer iyi olanı doğru olanı
gerçekten güzel olanı yapıyorsam ve bunu ikirciklenmeden bir takım
kurallara uymak için değil de tüm varlığımla içimden öyle geldiği için
yapıyorsam kendimi bütünleştirdim çelişkilerden arındırdım demektir. Eğer
yaptığım şey doğru olan şeye Hindu dinine ya da komünist kuramlarına göre
değil de her koşulda her zaman için doğru olan şeyse, ben çelişkilerden arınmış
bir insanın, benim disipline gereksinimin yok demektir. İşte doğru eğitim size
doğru kararlar aldığınız konusunda bir güven duygusu da yaratmalıdır,
yaptığınız eylemler yalnızca yapmak istediğiniz eylemler olmakla kalmamalı, bir
yandan da tam anlamıyla doğru iyi ve her zaman için doğru olan eylemler
olmalıdır.
Eğer
yaptığınız işi seviyorsanız disiplin gereksizdir. Sevgi insana yaratıcı bir anlayış
kazandırır. O zaman da direnç kalmaz çelişki kalmaz. Ama böyle sevebilmek için
çelişkili ikircikli duyguların olmaması gerekir bu da ancak insanın
kendini güven içinde ve tam olarak rahat ve huzur içinde hissetmesi durumunda
olabilir. Böyle bir şey de öncelikle gençlik de olabilir. Bunun anlamı
öğrencisiyle öğretmeni atasında tam bir güven ortamının kurulmuş olmasıdır. Bu
böyle olmadıkça yaratacağımız toplum günümüzün toplumu kadar çirkin ve yıkıcı
olmaktan kendini kurtarmayacaktır. Eğer biz tam olarak çelişkilerin
aşılamamasından gelen bir rahatlık ve kendiliğinden gelen ve yapılan eylemlerin
ve davranışların anlamlarını anlarsak disipline gerek kalmayacak ve sanıyorum
ki bütünüyle farklı bir kültür ve yeni bir uygarlık yaratılabilecektir. Ama biz
iç dürtülerimizi bastırır ya da onlara direnmeye çalışırsak, o zaman bastırılan
dürtüler kaçınılmaz olarak başka yönlere doğru geri tepecek ve çeşitli kötü
eylem ve davranışlara yıkıcı olaylara neden olacaktır.
Bu disiplin konusunu iyice anlamak
gerçekten çok önemlidir. Benim gözümde disiplin çirkin bir şeydir.
Yaratıcılı önleyen yıkıcı bir şeydir disiplin. Ama bu sözlerimden benim
aklınıza gelen her şeyi yapabileceğinizi savunduğumu sanabilirsiniz. Oysa
bunun tam tersini söylüyorum. Seven insan sevgi dolu insan her istediğini
yapmaz. Bizi doğru olanı yapamaya yönelten şey sevgidir. Dünyaya uyum ve düzen
getiren şey sevgidir. Bırakın sevgi ne isterse onu yapsın.
Soru: Yoksulları niçin sevmiyoruz?
Krişnamurti: Gerçekten yoksulları sevmiyor musunuz?
Sizi suçlamıyorum. Yalnızca soruyorum. Gerçekten yoksulları sevmiyor musunuz?
Eğer sevmiyorsanız niçin sevmiyorsunuz? Çünkü
bir sizin de yoksul olabileceğiniz aklınıza geliyor, içine düşeceğiniz acıklı
durumu gözlerinizin önünde canlandırıyorsunuz ve yoksulları görmek
istemiyorsunuz. Yoksa yoksulların o sefil pis ve pasaklı durumları mı sizi
tiksindiriyor? Bakımsızlığı düzensizliği sefilliği, pisliği sevmediğiniz için
“yoksullarla hiçbir ilişkim olsun istemem” diye mi düşünüyorsunuz? Neden bu mu?
Tamam yalnız bu dünyadaki yoksullu fakirliği düzensizliği kim yarattı? Bunu
yapan sizsiniz sizin ananız babanız hükümetiniz ve bütün toplum yarattı
bunları. Çünkü yüreğinizde sevgi yok. Çünkü biz ne çocuklarımızı seviyor, ne
komşularımızı ne yaşayanları seviyoruz, ne de ölüleri. Aslında hiçbir şeyi
sevmiyoruz. Politikacılar dinsel düzeltimciler de dünyadan bütün sefaleti bu
çirkinlikleri silip yok etmek için ihç bir şey yapmıyorlar. Onarlın tel
ilgilendikleri şuraya buraya ufak tefek yamalar yapmak. Ama sevgi olursa bütün
bu çirkinlikler hemen ayrın yok olur gider.
Sevdiğiniz bir şey var mı? Acaba sevmenin nasıl bir şey olduğunu biliyor musunuz? Tam olarak tüm varlığınızla sevdiğiniz zaman sevginin duygusal bir şey olmadığını hele hiçbir şekilde bir görev olmadığını sevginin tanrısal sevgi, cinsel sevgi diye ikiye bölünmeyeceğini anlıyorsunuz. Hiç bütün varlığınızla bir şeyi diyelim ananızı babanızı bir arkadaşınızı bir köpeği ya da bir ağacı sevdiniz mi? korkarım ki olumlu yanıt veremeyeceksiniz bu soruya işte bunun için içinizde çirkinliklerle kıskançlıklarla nefretle dolu büyük alanlar var. Seven insanın içinde başka hiçbir duyguya yer yoktur. Zihnimizin huzurunu bozdukları için içimizde sevginin yeşermesine izin vermeyen şeyleri kafamızdan nasıl çıkartacağımızı düşünmek ve kendimizle tartışmak için zaman ayırmalıyız. Çünkü özgür ve mutlu olmanın tek yolu sevmektir. Ancak sevgi dolu canlı mutlu insanlar yeni bir dünya yaratabilirler. Bunu politikacılardan düzeltimcilerden ya da birkaç hayalci idealistten beklemeyin
Sevdiğiniz bir şey var mı? Acaba sevmenin nasıl bir şey olduğunu biliyor musunuz? Tam olarak tüm varlığınızla sevdiğiniz zaman sevginin duygusal bir şey olmadığını hele hiçbir şekilde bir görev olmadığını sevginin tanrısal sevgi, cinsel sevgi diye ikiye bölünmeyeceğini anlıyorsunuz. Hiç bütün varlığınızla bir şeyi diyelim ananızı babanızı bir arkadaşınızı bir köpeği ya da bir ağacı sevdiniz mi? korkarım ki olumlu yanıt veremeyeceksiniz bu soruya işte bunun için içinizde çirkinliklerle kıskançlıklarla nefretle dolu büyük alanlar var. Seven insanın içinde başka hiçbir duyguya yer yoktur. Zihnimizin huzurunu bozdukları için içimizde sevginin yeşermesine izin vermeyen şeyleri kafamızdan nasıl çıkartacağımızı düşünmek ve kendimizle tartışmak için zaman ayırmalıyız. Çünkü özgür ve mutlu olmanın tek yolu sevmektir. Ancak sevgi dolu canlı mutlu insanlar yeni bir dünya yaratabilirler. Bunu politikacılardan düzeltimcilerden ya da birkaç hayalci idealistten beklemeyin
Soru: Niçin ünlü olmak istiyoruz?
Krişnamurti: niçin istediğimizi hiç düşündünüz mü? Ünlü
bir yazar olmak istiyoruz ünlü bir şair, ünlü bir ressam, bir politikacı bir
şarkıcı olmak istiyoruz ya da başka bir şey. Niçin? Çünkü yaptığımız içi gerçek
bir sevgi ile sevmiyoruz. Eğer şarkı söylemeyi resim yapmayı gerçekten
sevseydiniz bu konuda in yapmış olup olmamanıza aldırmayacaktınız. Ünlü olmak
istemek değersiz ama şatafatlı önemsiz ve aptalca bir istektir. Anlamsız bir
şey istemektir. Yaptığınız işi gerçek bir sevgi ile sevmediğiniz için kendimizi
ünlü olmakla zenginleştirmek istiyoruz. Büze verilen eğitim kötü bir eğitimdir.
Çükü bize verilen eğitimde yaptığımız işi sevmekten çok başarılı olayı başarı
kazanmayı sevdirmektedir. Bize verilen eğitim alınan sonucu yapılan işten daha
üstün tutmaya yönlendirir bizi.
Biliyorsunuz öyle kendini göstermeye
çalışan bir kimse olmaktansa yaptığı işle övünmeyen adını gizli tutmakla
meziyetlerini saklamaya çalışan bir kimse olmak kadar güzel bir şey. Böyle
olunca ünlü olmazsınız resminiz gazetelerde çıkmaz, politikacılar kapınıza
gelmez. Siz yanlıca adı olmayan yaratıcı bir insan olursunuz. Ne kadar büyük
bir zenginlik ne olağanüstü bir güzellik var bunda.
Kaynak; İç Özgürlük - Krishnamurti
Pozitif düşüncenin
oluşması için, her şeyden önce, insanda varlık sevgisinin olması lazımdır.
İnsan sevgisi değil de, varlık sevgisi. Her şeye karşı bir sevgi ve saygı
duymak; bir varlığa baktığınız zaman onun şeklini değil, onun arkasında yatan
büyük maksadı, büyük emeği, büyük sebebi görebilmektir. Varlık sevgisi, budur.
Ergün Arıkdal
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder